Rüzgarda Seramiklerim

Birden uyandım. Rüzgar sanki bir oluktan akar gibi yukarıdan hızla geliyor, yeri süpürüp tekrar yükseliyordu. Bir an kendimi boşlukta asılmış gibi hissettim. Uzayda bir yerde, karanlıkta…

 

O an duyduklarımın ve hissettiklerimin geçmişimdeki yerini bulmayı denedim; bir çocukluk anısı, gençlikte yaşanmış bir gece, yıllar geçtikten sonra unutulmuş bir anı… Bulamadım. Gezdim aklımın tüm labirentlerini, didikledim gizli köşeleri ama yok. O an yaşadığımı daha önce yaşamamıştım.

 

Ne yapmaya çalışıyor rüzgar ,anlayabilsem. Dünya’ya kızmış galiba, korkunç bir hırçınlıkla esiyor. Gözlerimi açsam hayal meyal odanın silüetini göreceğim ama o zaman da rüzgarın söylemek istediklerini kaçıracağım. Sımsıkı yumdum tekrar gözlerimi ve rüzgarı dinlemeye devam ettim.

 

Yukarıdan gelip yeri süpürüp tekrar yukarı çıkmaya devam ediyor. Arasından süzüldüğü ağaçların hışırtısı, bir yerlerde dalgalandırdığı su, bahçede asılı seramiklerin tıkırtısı…Ya düşer kırılırsa seramiklerim…Kalkıp çıkarmak gerek onları. O an aklımda seramiklerim giderek daha fazla yer alırken bu ulu rüzgarın gücü beni yatağa bağlıyor. Rüzgar haşince pencereleri zorlarken ben kendimi dört duvar içinde yine güvende hissediyorum. Beni saran duvarlar saatlerdir etraflarındaki havaya karşı direniyorlar. Direniyorlar da ona meydan okuyabiliyor mu? Asıl güçlü olan meydan okuyabilen.

 

Rüzgar yine şiddetini hissettiriyor. Dışarıdaki her şeyi sarsıp geçiyor

 

Giderek benden uzaklaşan anılarımda niçin böyle rüzgarlı bir geceyi bulamıyorum? Birbirine iyice sokulan, nefes almayı güçleştiren, hepsi birbirinin aynısı apartmanların bir dairesinde geçtiğinden mi çocukluğum? O apartmanlardaki sayısız çocuğun anılarıyla mı karışıyor acaba anılarım… O apartmanların arasına sokulamazdı rüzgar, sokulmaya değer bulmazdı belki. Daha sonra oturduğum daireler belki sıkışık apartmanlarda değil bahçe içinde ve havadardı ama bu sefer de benim rüzgara kulak vermeye gücüm, vaktim yoktu. Rüzgarda anlamı bulmayı geç, bazen yorgunluktan yatağı bulabildiğim için şanslı hissediyordum. Yok, bu yaşımda şu an yaşadığımı ilk kez hissediyordum. Rüzgarın gücü, sesi, ayrım yapmadan estiği alandaki her şeyi sarsması, tüm doğaya estiği süreç boyunca hükmetmesi…Doğaya hükmettiği gibi insana da hükmeden rüzgar sandalyeleri savurup duvarlarımı süsleyen seramiklerimi tıngırdatırken, o an hiç bir şey yapamazmışım gibi hissettiriyor bana. Yatakta yatarken hayatımda ilk kez geçmiş veya gelecek yok, sadece sonsuz bir şu an var. Gözkapaklarım yenik düşene kadar devam ettim dinlemeye rüzgarı.

 

Gündüz de devam etti elbet ama gündüzleri doğanın ve evlerin görüntüsü rüzgarın heybeti ile bir denklik sağlıyor. Sanki daha insaflı. Oysa gecenin karanlığında uykudan uyandırdığında ikimiz yalnızız. Rüzgarı kulaklarımla duyuyor, benliğimle hissediyor ve gücü karşısında ürperiyorum.

 

Gecelerce bekledim dış duvardaki seramiklerimi uçuruyor mu diye. Hayır, her sabah seramiklerimi sağlam buluyorum..Tüm gece o kadar şiddetli esip devamlı seramiklerimin arasından geçip onları neden kırmadığına şaşırıyordum. Ama sonunda bir sabah birini yerde kırılmış halde buldum. Anlaşmamızı mı bozmuştu yoksa bir uyarı mıydı bu?

 

Teslim oldum. Uysallıkla parçaları topladım.Kırılmamış olan diğer iki mavi desenli seramiğimi emin bir yere kaldırdım. Rüzgarla tekrar bir anlaşma yaptım. Ben onun heybetine saygı duyacaktım; o da benim seramiklerime dokunmayacaktı.Bu yazıyı da anlaşmanın sözleşmesi olarak görün.

  

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir